Sessizliği çok uzatmadan lafa girdi:

“Ne istiyorsun?” diye sordu.

Bir kitap yazdığımı, Heybeliada’yı ve tarih boyunca burada yaşayan insanların öykülerini anlatmak istediğimi söyledim.

“Anlatıp da ne yapacaksın?” dedi.

“Unutulmamalarını sağlayacağım,” dedim.

Eliyle geç bunları işareti yaptıktan sonra, alaycı bir şekilde:

“Geçmişimizi bize unutturanlara mı unutturmayacaksın?”

 

Bir şey diyemedim. Sustum. O da sustu. Başkaca bir şey de söylemedi.

Gözlerine baktım, bakışlarını kaçırdı.

Korkuyordu...